27 Nisan 2013 Cumartesi

Okan Bayülgen: “Yaş ortalaması 28 olan bir ülkede gençlerden önemli ne olabilir?”


“Yaş ortalaması 28 olan bir ülkede gençlerden önemli ne olabilir?”

Okan Bayülgen bir süredir sessizliğini koruyor. “Acaba neyin peşinde?” diye meraklananlara cevap: Birçok projeyle karşımıza çıkmaya hazırlanıyor. Bayülgen’in açmaya hazırlandığı yeni bir televizyon kanalı, genç yazarları bir araya getirdiği platformu, müzikli oyunu ve sesli kitap okuma projesini sayalım, gerisini siz anlayın...








Bilgilerin en tepe noktasına ulaşıp basitliği benimsemek ve olağan bir durumun altında gizli bir üstünlük yeşertmek...
İşte tam da bu noktaya ulaşınca, söylediğiniz bir söz o kadar doğrudur ki doğru olduğunu kanıtlamanıza gerek yoktur. Böyle açıklar Trevanian (Rodney William Whitaker) “Şibumi” isimli kitabında bu kelimenin anlamını. Şibumi, Japonların Go oyununu baz alan bir romandır. Satrancın temelini oluşturduğu söylenen Go, her oynayışta zenginleşen kazanma yollarına sahiptir. Oyunsırasında soğukkanlılığın, sabrın ve konsantrasyonun korunması gerekir.
Go tahtası aslında evreni temsil eder bu yüzden oyunun bir sonu yoktur.
Genç yazarlar bağımsız projelerde de çalışarak para kazanabilir
Okan Bayülgen de hamlelerini yaptıkça sonsuzluğa doğru devam edecek bir işe imza attı bundan tam altı ay önce. Projenin adı Go. Şibumi felsefesi çıkışlı bir iş. Selin Atasoy da Go şirketinin diğer ortağı. Atasoy, hem 15 yıllık reklamcı hem de cinayetleri konu alan “Kanıt” dizisinin senaryosunu yazmış. Türkiye’nin dört bir yanından genç yazarları Go çatısı altında topluyor Bayülgen ve Atasoy. “Genç bir yazarsanız, sadece kitap yazmak, bir gazete veya reklam ajansında çalışmak zorunda değilsiniz, bağımsız projelerde yer alarak da para kazanabilirsiniz. Üstelik bunun içinİstanbul’da yaşamanıza gerek yok” diyor Bayülgen, Go’yu anlatırken.
Go’nun bugünlerde en ses getiren projelerinin başında “İki Kadın İki Hayat” geliyor. Procter&Gamble ve Mediacom işbirliğiyle hayata geçen proje, sosyal medyada yayınlanan 43 bölümlük bir mini internet dizisi. Televizyondaki reklam kuşaklarına hapsedilen reklamların aksine, “İki Kadın İki Hayat”, “seviyeli” bir ürün yerleştirmeyle ve dünya şekeri iki başrol oyuncusuyla başarılı bir internet dizisi olarak dikkat çekmeye başladı bile. Dizinin metinleri Go’nun genç yazar ekibi tarafından yazıldı. Yönetmenler genç, kadro genç...  “Yaş ortalaması 28 olan bir ülkede gençlerden daha önemli ne olabilir?
Bir de hedef kitlesi gençler olan bir televizyon kanalı projem var, ismi On8” diyor Bayülgen.
“Türkiye’de internet üzerinden en uzun soluklu projeyi yaptık”

 “İki Kadın İki Hayat” ile sosyal medyaya farklı bir soluk mu getirdiniz?

Bir yandan marka konusunda bir bilinç yaratmaya çalışırken bir yandan da viral etki yaratmayı hedefledik bu projeyle. Türkiye’de web üzerinden bu kadar uzun soluklu yapılan ilk iş bu. Go’nun genç yazarlarıyla çalıştık. Yönetmenlerimiz de Caner Özyurtlu ve Efe Hızır gibi iki genç isimdi. Yüzleri eskimemiş bu iki harika kadını Harika Uygur aracılığıyla bulduk. Her hafta iki yeni bölüm giriyoruz. Her bölümde ürün yerleştirme var ama izleyicileri rahatsız etmeyecek dozda. Oyuncularımız komik ve sıcak. Youtube’da “İki Kadın İki Hayat” isimli bir kanal açtık, bölümler oradan da takip edilebilinir.
“‘Okan’a parasını ver, program yaptır’ devri kapandı”

Medyada kral içerik midir?

Öyle diyorlar ama ona göre iş yapmıyor kimse. Bugün markaların sosyal medyadaki en büyük eksiği içerik bulmak. Markanız için bir internet sitesi yaptınız, peki ya içeriği kim sağlayacak?Facebook ve Twitter kanallarıyla firmanızın güncel bilgiler paylaşmasını istiyorsunuz, peki bununla kim ilgilenecek? Türkiye’de sosyal medya kullanımı konusunda çılgın bir artış var. Biz de Go aracılığıyla bu içeriği sağlayabilecek gençleri bir platformda bir araya getiriyoruz. Söz konusu iş, bir dizi veya film senaryosu da, bir viral pazarlama projesi de olabilir.  
 Gençler sosyal medya projeleri konusunda sizi bir adres olarak mı görmeye başladı?

Televizyon konusunda ciddi bir tecrübem var. Hatta bu konuda biraz havalıyım diyebilirim. Artık, “Okan’a parasını ver, haftanın beş günü ekranda program yaptır” devri kapandı. Bu mevcut dijital dönüşüm içinde, kaliteli, gençlere de fayda sağlayacak, farklı işlere bulaşmak istiyorum. İnsanlarsokakta telefona bakmaktan yürüyemez vaziyetteler. Dinlenebilecekleri küçücük bir anda bile ellerinde telefon var ve sadece sevgilileriyle mesajlaşmıyorlar. Bir gruba katılıyorlar, bir protestoda bulunuyorlar, bir fikir beyan ediyorlar. Bu iş bu kadar büyüdüyse, siz de ya buraya bir akıl koyarsınız ya da Japon teknolojisini yakalayalım diye uğraşırsınız. Sorunuza gelecek olursam, evet ben bir adresim çünkü evden çıktığım anda koltuğumun altına proje dosyası sıkıştıran insanlar var. Bu sebeple Go, beni daha ulaşılabilir bir nokta yaptı.
“On8’in odak noktası gençler olacak”

On8 ne sunacak bizlere?

Bu, gençleri odak noktası yapan bir televizyon kanalı. Mevcut televizyon kanalları ya prestij unsuru olarak açık tutuluyor ya da reyting alan programları kendi bünyesine transfer ederek. Siz şu andaki kanallardan birini arayıp ben şu konuda uzmanım ve buna özel bir program yapmak istiyorum deseniz kimse sizi ciddiye almaz çünkü reklam kuşağınızda kaç reklam alacağınız baz alınır. Domates salçası yapıyor olsaydık fark yaratmak için kendi domatesimizi yetiştirip özel bir yöntemle kavanoza koymayacak mıydık? Televizyon programlarının bundan ne farkı var? Niçin özgün içerikler yaratmak bu kadar imkansız? Benim yıllardır tek derdim orijinal içerikler üretmek ve insanları şaşırtmak.

 Manifestosu nedir On8’in?

Programları hafta içi ve hafta sonu diye ayırmamak. Çok monitörlü hayat içinde insanlara takip etme alışkanlığı kazandırabilmek. Gençlerin söylemek istediklerini rahatça dile getirebilecekleri bir platform yaratmak. The Hub ile ortak bir platform yarattık. Tüm bunlar kadar önemli olan bir diğerdetay ise reklam rejimi.
 Reklam rejimini nasıl bir yolla sağlayacaksınız?

Mevcut sistem reklam kuşağına spotu yerleştirip aradan çıkıveriyor. Aslında bunu kimse izlemiyor. “Muhteşem Yüzyıl” dizisi 12 reyting alırken, reklam kuşağı nasıl 10 reyting çıkar? Reklam arasında kimse çişe gitmiyor mu? Tuvalette saklananlar mı var? Ortada mantıksız bir olay var. Reklam konusunda izleyicinin tahammül sınırlarını zorlamayacağız. Bunun yerine ürün yerleştirme, sponsorluk gibi seçenekleri kullanacağız. Reklam rejiminden kastım bu.
“Bir sabah kalktığımda medya beni bir böceğe dönüştürmüştü”

Trafik Radyo’daki sesli kitap okuma programı nasıl gidiyor?

Sesli kitap okuma, bir sosyal sorumluluk projesi değil. Kitapları sesli olarak okuyorum iki editör ve bir ses teknisyeniyle. Bu programı yapmayı Radyo Trafik’e ben teklif ettim. Para da istemedim. 29 Nisan’da “Okan Bayülgen Format Atıyor” isimli bir sesli kitap okuma turnesi gerçekleştireceğim. İleride bu kitaplar satışa da sunulabilir. Radyoculuk bitti diyenlere de şunu söylemek istiyorum, mecralar için projeler üretirsen tutar. Üretmek şart.
 Hangi kitabı okuyacaksınız bu turnede?

Kafka’dan “Dönüşüm”. Bir sabah uyandığımda ben de medyanın etkisiyle bir böceğe dönüştüğümü fark ettim. Şimdi tekrar böcekten insana dönüşmek istiyorum.
 Müzikli oyun projeniz ne durumda?

Bu yıl sonuna doğru sahneleyeceğiz. Ben de oyuncular arasındayım.





(Soldan sağa) Go Ajans’ın ortağı Selin Atasoy, Zeynep Kankonde ve Elif İskender ile “İki Kadın İki Hayat” isimli mini internet dizisine
hayat verdi.

“Okan, sosyolog gibi çalışıyor”

Elif İskender (“İki Kadın İki Hayat” dizisindeki Tijen)
Beykent’te oyunculuk üzerinde ders veriyorum. Yardımcı doçentim. Elbette ki projede Okan Bayülgen’in olması beni cezbetti. Bayülgen’in, kendi başına bir sosyolog gibi çalıştığını düşünüyorum. Hayatımıza ilk girdiğinde daha saldırgandı ama biz onu zamanla anladık.
“Hayran olduğum için kabul ettim”
Zeynep Kankonde (“İki Kadın İki Hayat”taki Neriman)
Dizide yemek yapmaya tutkun bir kadını oynuyorum ama aslında hiç yemek yapmam. Ben de öğretim üyesiydim ancak Elif kadar sabırlı olamadığım için istifa ettim. Yıllardır dublaj yapıyorum. Okan Bayülgen’e hayran olduğum için projeyi kabul ettim. Eskiden onun programlarını izlerken kendimden geçerdim, şimdi izleyemiyoruz o ayrı...

Okan Bayülgen'in Milliyet Gazetesine verdiği röportaj

(Kaynak: http://www.milliyet.com.tr)