27 Nisan 2013 Cumartesi

Okan Bayülgen: “Yaş ortalaması 28 olan bir ülkede gençlerden önemli ne olabilir?”


“Yaş ortalaması 28 olan bir ülkede gençlerden önemli ne olabilir?”

Okan Bayülgen bir süredir sessizliğini koruyor. “Acaba neyin peşinde?” diye meraklananlara cevap: Birçok projeyle karşımıza çıkmaya hazırlanıyor. Bayülgen’in açmaya hazırlandığı yeni bir televizyon kanalı, genç yazarları bir araya getirdiği platformu, müzikli oyunu ve sesli kitap okuma projesini sayalım, gerisini siz anlayın...








Bilgilerin en tepe noktasına ulaşıp basitliği benimsemek ve olağan bir durumun altında gizli bir üstünlük yeşertmek...
İşte tam da bu noktaya ulaşınca, söylediğiniz bir söz o kadar doğrudur ki doğru olduğunu kanıtlamanıza gerek yoktur. Böyle açıklar Trevanian (Rodney William Whitaker) “Şibumi” isimli kitabında bu kelimenin anlamını. Şibumi, Japonların Go oyununu baz alan bir romandır. Satrancın temelini oluşturduğu söylenen Go, her oynayışta zenginleşen kazanma yollarına sahiptir. Oyunsırasında soğukkanlılığın, sabrın ve konsantrasyonun korunması gerekir.
Go tahtası aslında evreni temsil eder bu yüzden oyunun bir sonu yoktur.
Genç yazarlar bağımsız projelerde de çalışarak para kazanabilir
Okan Bayülgen de hamlelerini yaptıkça sonsuzluğa doğru devam edecek bir işe imza attı bundan tam altı ay önce. Projenin adı Go. Şibumi felsefesi çıkışlı bir iş. Selin Atasoy da Go şirketinin diğer ortağı. Atasoy, hem 15 yıllık reklamcı hem de cinayetleri konu alan “Kanıt” dizisinin senaryosunu yazmış. Türkiye’nin dört bir yanından genç yazarları Go çatısı altında topluyor Bayülgen ve Atasoy. “Genç bir yazarsanız, sadece kitap yazmak, bir gazete veya reklam ajansında çalışmak zorunda değilsiniz, bağımsız projelerde yer alarak da para kazanabilirsiniz. Üstelik bunun içinİstanbul’da yaşamanıza gerek yok” diyor Bayülgen, Go’yu anlatırken.
Go’nun bugünlerde en ses getiren projelerinin başında “İki Kadın İki Hayat” geliyor. Procter&Gamble ve Mediacom işbirliğiyle hayata geçen proje, sosyal medyada yayınlanan 43 bölümlük bir mini internet dizisi. Televizyondaki reklam kuşaklarına hapsedilen reklamların aksine, “İki Kadın İki Hayat”, “seviyeli” bir ürün yerleştirmeyle ve dünya şekeri iki başrol oyuncusuyla başarılı bir internet dizisi olarak dikkat çekmeye başladı bile. Dizinin metinleri Go’nun genç yazar ekibi tarafından yazıldı. Yönetmenler genç, kadro genç...  “Yaş ortalaması 28 olan bir ülkede gençlerden daha önemli ne olabilir?
Bir de hedef kitlesi gençler olan bir televizyon kanalı projem var, ismi On8” diyor Bayülgen.
“Türkiye’de internet üzerinden en uzun soluklu projeyi yaptık”

 “İki Kadın İki Hayat” ile sosyal medyaya farklı bir soluk mu getirdiniz?

Bir yandan marka konusunda bir bilinç yaratmaya çalışırken bir yandan da viral etki yaratmayı hedefledik bu projeyle. Türkiye’de web üzerinden bu kadar uzun soluklu yapılan ilk iş bu. Go’nun genç yazarlarıyla çalıştık. Yönetmenlerimiz de Caner Özyurtlu ve Efe Hızır gibi iki genç isimdi. Yüzleri eskimemiş bu iki harika kadını Harika Uygur aracılığıyla bulduk. Her hafta iki yeni bölüm giriyoruz. Her bölümde ürün yerleştirme var ama izleyicileri rahatsız etmeyecek dozda. Oyuncularımız komik ve sıcak. Youtube’da “İki Kadın İki Hayat” isimli bir kanal açtık, bölümler oradan da takip edilebilinir.
“‘Okan’a parasını ver, program yaptır’ devri kapandı”

Medyada kral içerik midir?

Öyle diyorlar ama ona göre iş yapmıyor kimse. Bugün markaların sosyal medyadaki en büyük eksiği içerik bulmak. Markanız için bir internet sitesi yaptınız, peki ya içeriği kim sağlayacak?Facebook ve Twitter kanallarıyla firmanızın güncel bilgiler paylaşmasını istiyorsunuz, peki bununla kim ilgilenecek? Türkiye’de sosyal medya kullanımı konusunda çılgın bir artış var. Biz de Go aracılığıyla bu içeriği sağlayabilecek gençleri bir platformda bir araya getiriyoruz. Söz konusu iş, bir dizi veya film senaryosu da, bir viral pazarlama projesi de olabilir.  
 Gençler sosyal medya projeleri konusunda sizi bir adres olarak mı görmeye başladı?

Televizyon konusunda ciddi bir tecrübem var. Hatta bu konuda biraz havalıyım diyebilirim. Artık, “Okan’a parasını ver, haftanın beş günü ekranda program yaptır” devri kapandı. Bu mevcut dijital dönüşüm içinde, kaliteli, gençlere de fayda sağlayacak, farklı işlere bulaşmak istiyorum. İnsanlarsokakta telefona bakmaktan yürüyemez vaziyetteler. Dinlenebilecekleri küçücük bir anda bile ellerinde telefon var ve sadece sevgilileriyle mesajlaşmıyorlar. Bir gruba katılıyorlar, bir protestoda bulunuyorlar, bir fikir beyan ediyorlar. Bu iş bu kadar büyüdüyse, siz de ya buraya bir akıl koyarsınız ya da Japon teknolojisini yakalayalım diye uğraşırsınız. Sorunuza gelecek olursam, evet ben bir adresim çünkü evden çıktığım anda koltuğumun altına proje dosyası sıkıştıran insanlar var. Bu sebeple Go, beni daha ulaşılabilir bir nokta yaptı.
“On8’in odak noktası gençler olacak”

On8 ne sunacak bizlere?

Bu, gençleri odak noktası yapan bir televizyon kanalı. Mevcut televizyon kanalları ya prestij unsuru olarak açık tutuluyor ya da reyting alan programları kendi bünyesine transfer ederek. Siz şu andaki kanallardan birini arayıp ben şu konuda uzmanım ve buna özel bir program yapmak istiyorum deseniz kimse sizi ciddiye almaz çünkü reklam kuşağınızda kaç reklam alacağınız baz alınır. Domates salçası yapıyor olsaydık fark yaratmak için kendi domatesimizi yetiştirip özel bir yöntemle kavanoza koymayacak mıydık? Televizyon programlarının bundan ne farkı var? Niçin özgün içerikler yaratmak bu kadar imkansız? Benim yıllardır tek derdim orijinal içerikler üretmek ve insanları şaşırtmak.

 Manifestosu nedir On8’in?

Programları hafta içi ve hafta sonu diye ayırmamak. Çok monitörlü hayat içinde insanlara takip etme alışkanlığı kazandırabilmek. Gençlerin söylemek istediklerini rahatça dile getirebilecekleri bir platform yaratmak. The Hub ile ortak bir platform yarattık. Tüm bunlar kadar önemli olan bir diğerdetay ise reklam rejimi.
 Reklam rejimini nasıl bir yolla sağlayacaksınız?

Mevcut sistem reklam kuşağına spotu yerleştirip aradan çıkıveriyor. Aslında bunu kimse izlemiyor. “Muhteşem Yüzyıl” dizisi 12 reyting alırken, reklam kuşağı nasıl 10 reyting çıkar? Reklam arasında kimse çişe gitmiyor mu? Tuvalette saklananlar mı var? Ortada mantıksız bir olay var. Reklam konusunda izleyicinin tahammül sınırlarını zorlamayacağız. Bunun yerine ürün yerleştirme, sponsorluk gibi seçenekleri kullanacağız. Reklam rejiminden kastım bu.
“Bir sabah kalktığımda medya beni bir böceğe dönüştürmüştü”

Trafik Radyo’daki sesli kitap okuma programı nasıl gidiyor?

Sesli kitap okuma, bir sosyal sorumluluk projesi değil. Kitapları sesli olarak okuyorum iki editör ve bir ses teknisyeniyle. Bu programı yapmayı Radyo Trafik’e ben teklif ettim. Para da istemedim. 29 Nisan’da “Okan Bayülgen Format Atıyor” isimli bir sesli kitap okuma turnesi gerçekleştireceğim. İleride bu kitaplar satışa da sunulabilir. Radyoculuk bitti diyenlere de şunu söylemek istiyorum, mecralar için projeler üretirsen tutar. Üretmek şart.
 Hangi kitabı okuyacaksınız bu turnede?

Kafka’dan “Dönüşüm”. Bir sabah uyandığımda ben de medyanın etkisiyle bir böceğe dönüştüğümü fark ettim. Şimdi tekrar böcekten insana dönüşmek istiyorum.
 Müzikli oyun projeniz ne durumda?

Bu yıl sonuna doğru sahneleyeceğiz. Ben de oyuncular arasındayım.





(Soldan sağa) Go Ajans’ın ortağı Selin Atasoy, Zeynep Kankonde ve Elif İskender ile “İki Kadın İki Hayat” isimli mini internet dizisine
hayat verdi.

“Okan, sosyolog gibi çalışıyor”

Elif İskender (“İki Kadın İki Hayat” dizisindeki Tijen)
Beykent’te oyunculuk üzerinde ders veriyorum. Yardımcı doçentim. Elbette ki projede Okan Bayülgen’in olması beni cezbetti. Bayülgen’in, kendi başına bir sosyolog gibi çalıştığını düşünüyorum. Hayatımıza ilk girdiğinde daha saldırgandı ama biz onu zamanla anladık.
“Hayran olduğum için kabul ettim”
Zeynep Kankonde (“İki Kadın İki Hayat”taki Neriman)
Dizide yemek yapmaya tutkun bir kadını oynuyorum ama aslında hiç yemek yapmam. Ben de öğretim üyesiydim ancak Elif kadar sabırlı olamadığım için istifa ettim. Yıllardır dublaj yapıyorum. Okan Bayülgen’e hayran olduğum için projeyi kabul ettim. Eskiden onun programlarını izlerken kendimden geçerdim, şimdi izleyemiyoruz o ayrı...

Okan Bayülgen'in Milliyet Gazetesine verdiği röportaj

(Kaynak: http://www.milliyet.com.tr)







24 Nisan 2013 Çarşamba

Okan Bayülgen ne yapıyor, ne yapacak?

Okan Bayülgen Ansiklopedisi'nden alınmıştır.
Bu haberin kaynakları > makinakafa.com ve radyotrafik.com 'dur.

Sevgili dostlar…

Özellikle bu edebiyat blog’undan haberdar olmuş olanları,
burada bulunan fantastik öyküyü okumuş ya da dinlemiş,
hatta ona yorum yazmış olanları ilgilendirecek bir haberim var.
“Okan Bayülgen format atıyor!” turnesi içinde çok yakında,
sizlere kitap okumaya başlayacağım.
Aşağıda kaydını bulacağınız “sample”dan anlayacağınız gibi
ilk kitap,
Ahmet Cemal’in müthiş tercümesiyle dilimize kazandırdığı
Franz Kafka’nın “Dönüşüm”ü olacak.
Keza bu eserin daha önce başka üç önemli çevirmen tarafından yine çok güzel çevrilmiş ve nesilden nesile Türk okuyucusunun malumu olduğunu belirtmek gerekiyor. “Gregor Samsa bir sabah uyandığında…” diye başlayan roman uzunluğundaki bu öykü, bir sabah Gregor Samsa’nın hayatının nasıl değiştiğini anlatırken okuyucusu olan bizlerin de hayatını değiştiriyor.
Kafka,
müthiş ironisi,
bizi içten içe ürperten,
dehşete düşüren üslubuyla,
içinde bulunduğumuz sistemin bizi nasıl bir yaratığa dönüştürdüğünü,
bize,
sistemin kendisini neye çevirdiğini ancak dev bir böcek olarak uyandıktan sonra kavrayan
Gregor Samsa’nın hikayesiyle anlatıyor.
''Sevgili dostlar…
Yıllardır bu sistemin içerisinde dev bir böceğe dönüşen ben de,
kendi köklerime,
radyo günlerime dönüyorum
ve size lokal bir radyodan,
belki de akla en son gelecek şeylerden birini yaparak,
kitap okuyarak,
hatta Kafka okuyarak seslenmeye başlıyorum.
Öncelikle bana bu fırsatı veren Can Yayınları’na,
romanın çevirmeni sayın Ahmet Cemal’e,
beni yayınlamayı kabul eden radyoya,
şu anda ses kaydını aldığımız Melodika’ya
ve bu basit ama zor serüvende bana desteklerini esirgemeyen çalışma arkadaşlarıma teşekkür ederim.''

*Okan Bayülgen*


''Babalar!
Stefan Zweig’ın dünyaca ünlü eseri “Satranç”ı okumak için tekrar Melodika Stüdyosu’ndayız.
Ülkemizde nedense sesli kitaplar,
çok iyi niyetli üniversite girişimleri dışında pek düşünülmedi ve aranmadı.
Halbuki “çok koşuşturmalı” hayatımızda gören gözler de,
göremeyen gözler kadar ihtiyaç duyuyor sesli kitaplara.
Düşünen beyinler olsun ya da olmasın isterse,
özellikle gençler,
televizyonun sesini açık bırakacaklarına uyurken,
kitap dinlesinler bir yandan.
Benim derdim, çocuğuma birkaç sesli kitap bırakmak.
Nasıl Paris’te masal plağı ararken “Küçük Prens”i buluyorsam “Gerard-Philipe”den…
Ve “Elmer”i “Jacques Brel”den…
Nasıl ben okuduysam bir vesileyle “Winnie The Pooh”yu “Doğan Kitap” için…
Bugün de evde herkesin uyuduğu saatlerde,
birkaç kitap seslendirebilirim,
gecenin karanlığından çalarak.
O zaman “İstanbul dinler beni gözleri kapalı”,
siz de belki “İstanbul”u dinlersiniz büyüyünce o,
gözlerinizi kapatarak!
Kim bilir?
Bu kitabı da radyodan ve okanbayulgen.fm’den yayınlayacağız, çok yakında.
Ama yayınlamayacağımız,
yalnızca sesli kitap olarak çıkaracaklarımız,
çocuklar için resimleyerek aplikasyon yapacağımız masallar da olacak yakında.
Bana, bu işleri Makinakafa Yayınları’ndan yayınlamam için yorumlarınızla verdiğiniz desteğe teşekkür ediyorum.
Bu basit edebiyat blog’una yazdığınız bütün yorumları heyecanla okuyor, dikkatle dinliyor ve mutlu oluyorum.
Böylece ben hep “geceleri çalmış” oluyorum.
Ya siz?
Daha iyi bir fikri olan tabi ki bana yorum yazabilir.
Can Yayınları’na ve kitabı Almanca aslından çeviren Ayça Sabuncuoğlu’na teşekkürlerimi sunuyorum.'' 
*Okan Bayülgen*
Okan Bayülgen, Habertürk'e neden Radyo Trafik'i seçtiğini ve neler yapacağını açıkladı;

“Amacım internet üzerinden ve Türkiye’de sadece lokal bir radyoda yayın yapmak. Aynı internet, twitter, facebook gibi sıcak bir radyo seçtim. Radyo Trafik 104.2’de Pazartesi, Salı, Çarşamba, Perşembe kitap okuyacağım. 23-24 arası. Ondan sonra Cuma günü radyocu arkadaşlarımı toplayıp bir Cuma günü şovu yapıyorumı. Ankara, Konya, Eskişehir, İzmir gibi şehirlerde üniversitelerde radyo şovu gibi yapıp onları anlaştığım haber kanallarında da yayınlayacağım."
Röportajın tamamı;
Okan Bayülgen'in haber sitelerinde yer alan açıklaması.
Okan BayülgenSadettin Saran’ın sahibi olduğu Radyo Trafik ile anlaştı. Ünlü şovmen Radyo Trafik’te kitap okuyacak, şov yapacak.

Bayülgen’in kitap okumaları 104.2 Radyo Trafik İstanbul ile birlikte aynı anda Radyo TrafikAnkara’da 100.7 frekansından dinlenebilecek. Okan Bayülgen ilk yayını 29 Nisan’da saat23.00’da yapacak.Program tanıtımları radyolarda dönmeye başladı.

RADYO TRAFİK’İ NEDEN SEÇTİ?
Okan Bayülgen, Habertürkten Esin Övet’e verdiği röportajda Radyo Trafik’i neden seçtiğini ve neler yapacağını açıkladı; “Amacım internet üzerinden ve Türkiye’de sadece lokal bir radyoda yayın yapmak. Aynı internet, twitterfacebook gibi sıcak bir radyo seçtim. Radyo Trafik 104.2’de Pazartesi, Salı, Çarşamba, Perşembe kitap okuyacağım. 23-24 arası. Ondan sonra Cuma günüradyocu arkadaşlarımı toplayıp bir Cuma günü şovu yapıyorumı. Ankara, KonyaEskişehirİzmirgibi şehirlerde üniversitelerde radyo şovu gibi yapıp onları anlaştığım haber kanallarında da yayınlayacağım.
Buna da bak > http://youtu.be/faPd8E3ET1g

www.facebook.com/okanbayulgenansiklopedisi


Okan Bayülgen'e...

Okan Bayülgen'e...

Ben onu radyoda ki bağırışlarıyla tanımadım, televizyonda ki bağırışlarıyla tanıdım hayır oğlum ben onu bağırışlarıyla tanımadım ben onu kısa boyu, uzun saçı, karizmatik sesi ve uçsuz zekasıyla tanıdım...

Tam 5 yıl önce 13-14 yaşlarında ergenliğe yeni girmiş bir salağın iyi bir yol çizmesi gerekirdi zannımca ki bunu beceremeyen bir nesil geliyor arkamızdan bildiğiniz üzere One Direction (Van Dayrekşın) ve Justin Bieber (Castin Biybır) hayranı kocaman uçsuz bucaksız salak bir nesil, aptal bir nesil ve çok korkuyorum onlardan büyük tehlike altındayız. İşte bu nesli görünce yüzlerce kez dua ediyorum ki Okan Bayülgen'i tanıdım, sıradan bir günde, sıradan bir hafta sonunda. Tv'de yine saçma salak programlar ve izlenmeye değer bir şey yoktu, Kanal D geldi karşıma o sırada ve haliyle 'Baba' karşıda duruyor konuklarla ilgileniyor arada bir dönüp arkadaki üniversitelilere bağırıyor telefonda ki hatun kişilerle konuşuyor vs. Ben  o gece izlerken ev sakinleri arada gelip bakıyorlar ve ne suratsız adam, ne terbiyesiz adam, sürekli seksten bahsediyor falan diyorlar, ama aldırmadan devam ediyorum izlemeye ve izledikçe seviyorum adamı diyorum bu adam da farklı bir şey var oğlum bu adam ayrı diğerlerinden farklı salak değil bir kere ve senin gibi bir salağın böyle zeki adamları takip etmesi gerek senin iyiliğin için diyorum. Program devam ediyor bazen sıkıcı bazen acayip gülüyorum falan o gece öyle bitti saatin farkında değilim ne zaman bitti ilgilenmedim hiç ve kapatıp uyudum. Ertesi gün açtım baba interneti yazdım google'a ''Okan Bayülgen program saatleri?'' çıktı baba karşıma Cumartesi Disko Kralı  gece 00.30'da başlıyor ama bu sadece bir yalan, kesinlikle en az 1'i bulurdu başlaması ama beklerdik 'Baba'yı.

 Artık her hafta düzenli izlemeye başladık Disko Kralı'nı, klasiktir artık Cips&Kola + Disko Kralı...
Velhasıl kelam Okan Bayülgen'i izledikçe izleyesin gelir ve dinledikçe dinleyesin gelir bu adamı öyle bir adam yani, ''abartıyorsun yahu''demesin kimse çünkü gerçekten o adamı izleyen ve dinleyenler hak verecektir bana.

Tabi bu adamı izleyenlerin özellikle Ergen ve Liseli'lerin savaşması gereken insanlar vardır, okulda öğretmen ve arkadaşları, evde annesi,babası,amcası hatta dedesi bile...
Yıllar geçti, geçtikçe Okan Bayülgen daha da sevildi daha da anlaşıldı, izlememize karşı gelenler oturdu izlemeye başladı, sıkıyorsa başlamasın. Ve aradan beş yıl geçti ve geçerken 'Baba' bulunduğu koşullar gereği

''Ben artık senin büyük medyana inanmıyorum. Ben küçük bir televizyonun da çok şey yapabileceğine inanıyorum. Senin anteninden daha uzun boylu olabilecek fikirler var.'' dedi ve kimsenin gösteremeyeceği cesareti göstererek Kanal D'den ayrılıp TV8'e geçiş yaptı.

 Ve daha büyük bir çılgınlık yaparak haftada 5 gece sizi yalnız bırakmayacağım dedi ''Muhallebi Kralı, Kral Çıplak, Muhabbet Kralı, Medya Kralı, Disko Kralı'' yani kısaca bu alemin 'Kralı' olduğunu ortaya koydu. İzledikçe izledik 'Baba'yı doya doya...

Sonra bu adam yine bir çılgınlık yaptı yine sistemi altüst etti ve kendi kanalımı kurmalıyım dedi genç adamlar ve kadınlardan oluşan büyük bir ekiple. Ve on8 TV'nin temellerini attı ve şimdi bizde o kanalı bekliyoruz dört gözle, hem izlemeyi, hem de bir umut ileride çalışmayı...

Yine bu adam öyle böyle değil cidden farklı ve biraz da manyak bir adam, şimdi de radyoculuğa tekrar dönüyor, değer verilmeyen ve neredeyse bitmekte olan bir sektöre kendi gücünü vermek için. Radyo'da kitap okuyacak, gece şovları yapacak o karizmatik sesle yine dinleyenleri kendine hayran bırakacak. Dinleyin, dinlettirin! radyotrafik.com - www.makinakafa.com

Ve bugün kendimi o kadar şanslı hissediyorum ki o beş yıl önce ki sıradan gecenin aslında ne kadar değerli bir gece olduğunu düşününce, diyorum ki iyi ki tanıdım bu adamı, iyi ki var bu adam ve çok yaşasın bu adam, uzun yıllar yaşasın ki birilerini, bir nesli kurtarsın, bizi kurtardığı gibi. O 'adam'a sonsuz teşekkür ederim bugün bizi Serdar Ortaç dinlemekten kurtardığı için... Kralımız çok yaşa!












26 Mart 2013 Salı

Neyzen Tevfik - Mecnun

Neyzen Tevfik - Mecnun

Yürü bre ehli deve endamını göreyim
Sensiz geçen gecelerin ecdadını sikeyim
Mecnun gibi top muyum bir am için öleyim?
Leyla'yı da sikeyim Mecnun'u da sikeyim.
Bana yar olmayan karının izzetini itibarini sikeyim...
Yansın karıların alayı, su veren itfaiyenin hortumunu sikeyim.
Düşmüşüz bir orospunun belasına,
Koymadık diye taaa amının ortasına, kader böyle yazmış hatırasına...
Ben böyle hatıranın hikayesini sikeyim!

Kerem dağları deler bir amcık uğruna, aslı gitsin de ona buna vurdura...
Bir karı için değer mi hiç bütün bunlara, her taraf amcık dolu mala iyi vurana.
Fuzuli am peşine düştün gurbete, am serindir am derindir şifa verir millete,
Ye kebabı iç şarabı vur karpuz göte, bu gidişle yarrağımı  gidersin cennete.

11 Mart 2013 Pazartesi

Atatürk ve Kadın Hakları


Atatürk ve Kadın Hakları
 Merhaba zahmet edip okumak için gelen sevgili okuyucu!

 Öncelikle bu yazıyı 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için yazacaktım lakin biraz geç kaldım aradan 4 gün geçti ama önemli olan zamanı değil okunması. Bugün Atatürk ve Kadınlar hakkında özellikle Türk Kadını'nın şansı hakkında bir şeyler yazmaya çalışacağım.

 Şimdi bahsedeceğim şeyler Atatürk ve Kadınlarla ilgili pozitif ayrımcılıktan ve belki bir çoğumuzun bilmediği belki de unuttuğu şeyler yer alacak.

Türk Kadını, her ne olursa olsun belki kafatasçı derler belki ırkçı belki de başka bir zımbırtı ne olursa olsun pek önemsemiyorum Türk Kadını diğer ülke kadınlarına göre hem daha güçlü hem daha anaç hemde daha hamarat olduğu aşikar tabi bana göre. Bu özellikleri taşımasının nedeni belki geçmişteki gelenek-göreneklerden belki de Türk Milletinin atlattığı savaşlar,ekonomik sıkıntılar,çöküşler vs. gibi zorlu süreçlerden kaynaklanan bir tecrübeye dayalı artılar. Her ne kadar bu tecrübeleri yaşamamalarını istesek de tarih her zaman her millete her topluma anlayışlı davranmıyor.

 Velhasıl kelam konuya gelecek olursak atlattığımız en son savaş sonrası Mustafa Kemal'in Türk Kadınına gösterdiği saygının ve sevginin göstergesi olarak anayasa maddeleri üzerinde Türk Kadını için bir çok ayrıcalık tanımıştır. Bu ayrıcalıklar hem kadının değerini bilmemiz için hem de Osmanlı Devleti döneminde yapılan haksızlıkları kaldırmak için tanınmıştı ve çok kayda değer bir özellikle, nedir? Dünya üzerinde ki neredeyse bütün devletlere oranla en erken yapılan Kadın Hakları maddeleridir.

Ve sırasıyla;


  • Yıl 1921: Kız ve Erkek karma öğretime geçilen ilk yasa çıkarıldı. 


  • Yıl 1923: Cumhuriyetin ilanıyla birlikte kadınların kamusal alana girmesini sağlayan yasal ve yapısal reformlar hazırlandı.
  • Yıl 1924: Tevhidi Tedrisat Kanunu ile eğitim laikleştirilerek kız ve erkekler eşit haklarla eğitim görmeye başladı.
  • Yıl 1926: Medeni kanun kabul edildi. Erkeğin çok eşliliği ve tek taraflı boşanmasına ilişkin düzenlemeler kaldırıldı. Kadınlara boşanma hakkı, velayet hakkı ve malları üzerinde tasarruf hakkı tanındı.
  • Yıl 1930: Belediye yasası çıkarıldı. Ve çıkarılan yasa ile kadınlara belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı tanındı. Avrupa'dan yaklaşık 25 yıl önce. Yine yıl 1930, Kadın ve çocukların korunmasına ilişkin ilk düzenleme Umumi Hıfzısıhha Kanunu ile yapıldı. Ayrıca Doğum izni düzenlendi.
  • Yıl 1933: Kız çocuklarına mesleki eğitim vermek amacıyla Kız Teknik Öğretim Müdürlüğü kuruldu.
  • Yıl 1934: Anayasa değişikliği ile kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanındı. Ve Türkiye Cumhuriyeti kadınlara bu hakkı tanıyan ilk Avrupa ülkesi oldu.
  • Yıl 1936: İş kanunu yürürlüğe girdi. Kadınların çalışma hayatına düzenleme getirildi.
  • Yıl 1937: Kadınların yer altında, ağır ve tehlikeli işlerde çalışması yasaklandı. 
Ve 1938: Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım sabahı saat dokuzu beş geçe hayata gözlerini yumdu.

Evet Atatürk Türk Kadını için böyle kayda değer böyle takdir edilesi şeyleri bugün ki örnek aldığımız Avrupa'dan yıllar önce yaptı. Kadınlar her zaman vefalıdır onlara yapılan böyle iyi şeyleri unutmazlar ve yine kadınlar, geleceği hep onlar kurmuştur yine kurmaya devam edeceklerdir ve bu geleceği kurarken özellikle kendi çocuklarına en doğru Atatürk'ü anlatmak onların vatani görevidir.

Benim anlatacaklarım bu kadardan ibaretti artık işim bitti. Sıra sizlerde, ister paylaşın ister ezberinizde tutun ama ne yaparsanız yapın Mustafa Kemal'in yaptıklarını unutmayın.

Aykırı Kafa